İletişim Fakültesi
Bu koleksiyon için kalıcı URI
Güncel Gönderiler
Öğe Bilgi Çağının Yeni Trendi: Dijital İstifçilik Üzerine Bir Araştırma(RumeliYA Yayıncılık, 2022) Demirtaş, Mine; Koç, Nur EmineBilinçaltında bir güdü olarak saklama, biriktirme, zamanı gelince kullanmak üzere toplama ihtiyacı hissetme, stoklama durumu istifçiliğin çeşitli tanımları arasındadır. Bir içgüdü olarak stoklama insanın doğasında bulunmaktadır, istifleme bozukluğu ise bu durumun fazlaca tekrarlanması ve nesnelere veda edememe durumuyla toplama ve bırakamama alışkanlığının artarak devam etmesi durumudur. Günümüzde teknolojinin sık kullanımı olumsuz etkilerini de beraberinde getirmiş ve dijital hastalıklar sık konuşulmaya başlanmış, özellikle büyük verinin psikolojik ve fizyolojik etkileri ciddi bir şekilde düşünülmeye başlanmıştır. Bilgi çağının bireyleri uçsuz bucaksız bir veriye sahip olan internetten pek çok bilgi edinerek, bu bilgileri hafızalarında tutmak yerine, dijital ortamlarda saklamayı tercih etmektedir. Gerek günlük bilgiler gerekse fiziki olarak saklanan veriler dijitale yenik düşmekte, dijital teknolojilerin günlük hayatın kaçınılmaz bir parçası haline gelmesi ise her türlü verinin dijitalde depolanmaya başlanmasına neden olmaktadır. Dijitalleşen dünyada yeni teknolojilerin ortaya çıkması ve günlük hayatın her alanına dâhil edilmesi konusunda yaşanan tedirginlikler, dijitalleşme ve teknoloji kaygısını gözler önüne sermiştir. Bilgi teknolojisi kaygısının psikolojik temeli, öz-yeterlik kavramıdır. Teknolojisi kaygısı ve öz-yeterlik kavramları, dijital depolama davranışının incelenmesinde önemli unsurlardır. Yapılan araştırmalar, bireylerin veri biriktirme nedenleri arasında sorumluluktan kaçınma, sorumlulukları öteleme ve Obsesif-kompulsif bozukluk gibi kişisel başka sorunları da tetikleyebildiğini ortaya koymuştur. Dijital araçların ve içeriklerinin biriktirilmesi ve depolanmasının neden ve sonuçları bağlamında yapılan çalışmaların sınırlı olduğu görülmektedir. Bu bağlamda, veri tabanları, videolar, resimler ve dijital belgeler gibi sanal ürünleri içeren depolama sorunları, bir başka deyişle dijital istifçilik ile ilgili araştırmaların yapılması çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Çalışmanın sorunsalı, örneklem olarak seçilen dijital istifçilere yöneltilen açık uçlu sorularla nitel araştırma yöntemlerinden biri olan odak grup görüşmeleri yapılarak katılımcıların dijital biriktirme davranışlarının bilgi teknolojisi öz-yeterlik ve kaygısı çerçevesinde değerlendirilmesinin yapılmasıdır.Öğe TikTok ve Gazetecilik İlişkisi Üzerine Ülkeler Arası Karşılaştırmalı Bir İçerik Analizi(Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, 2022) Erol, SedatSosyal medya platformlarının sunduğu paylaşım formatları ve genç nesillerin haber tüketim pratikleri göz önünde bulundurularak milyonlarca kişi tarafından kullanılan TikTok platformunu; gazetecilik kültürü, haber üretimi, haber tüketimi ve gazeteciliğin geleceği çerçevesinde tahlil etmenin önemli olacağı düşünülmüştür. TikTok üzerinden yapılan paylaşımları diğer sosyal medya platformlarından ayıran özelliklerinden birisi içerik temalarının genelinde eğlence unsurlarının bulunmasıdır. Bu varsayımlara dayanarak araştırma soruları: TikTok’un yapısı ve haber üretim süreçleri ile ilişkisi, bu ilişkinin diğer gazetecilik kültürleri ile değerlendirilmesi, gazetelerin platformda kullandığı dil ve etkileşim tercihleri son olarak ise gazetecilerin platformda sergiledikleri davranışlar çerçevesinde oluşturulmuştur. Araştırmada yöntem olarak içerik analizi benimsenmiş ve Washington Post, Daily Mail,Hürriyet’in TikTok üzerinden paylaşımları incelenmiştir. 2021 yılı başından başlamak üzere her üç gazeteden yapılan 50 paylaşım, toplamda 150 paylaşım platforma hâkim tasarım, tür, içerik düzenleme olanakları, dil ve etkileşim kategorilerinde analiz edilmiştir. Araştırmanı sonucunda, gazetelerin haber değerlerini ele alma, haber metni oluşturma süreçlerinde değişim ve paylaşımlarında platformun yapısını benimseyerek eğlenceli, nüktedan bir dile başvurduğu saptanmıştır. Ayrıca gazetecilerin, kalıplaşmış gazeteci kimliğinin sınırları dışında, sosya medyada yaygınlaşan “fenomen” davranışlarını sergilemesi ve TikTok platformunda yer alan filtreler, efektler ve metin bileşenlerinde yapılabilen değişikliklerin fiziki gerçeklik ile sunulan görüntüler arasındaki ilişkinin uzaklaşmasına yol açması çalışmanın önemli çıktıları arasında yer almıştır.Öğe 12 Mart Muhtırasına Doğru Abdi İpekçi’nin Milliyet Gazetesindeki Köşe Yazılarının Norman Fairclough’un Eleştirel Söylem Analizi Bağlamında Değerlendirilmesi(Mehmet Dursun Erdem, 2022) Çetin, BirsenTürkiye Cumhuriyeti siyasi tarihi, çeşitli dönemlerde gerçekleştirilen askeri müdahalelerle şekil almak durumunda kalmıştır. 12 Mart 1971 tarihinde verilen askeri muhtıra söz konusu dönemlerden birine işaret etmektedir. Öyle ki 12 Mart’a giden süreçte ülke içinde siyasal alanda belirgin gelişmeler ve değişimler yaşanırken, toplumsal hareketler de kendine ülkede yer bulmaya başlamıştır. Ülke içinde kaos ve karmaşa yayılmış, asker müdahalesinin olası olduğu yönündeki görüşler basında yer bulmaya başlamıştır. Gazetecilerin böylesi dönemlerdeki olaylara yönelik yaklaşımları önemlidir, çünkü gazetecilerin kamuoyu oluşturma gücü vardır. Bu çalışmada Norman Fairclough’un eleştirel söylem analizi yöntemi, Abdi İpekçi’nin yazılarında kullanmış olduğu söylem ve sosyokültürel gelişmeler ile değişimler arasındaki ilişkiyi ortaya koymak için kullanılmıştır. Fairclough’a göre, medya metinlerinin analizi söz konusu olduğunda, eleştirel söylem analizi yenilikçi bir yaklaşım önermektedir. Bu yöntem, medyada söylem eylemlerindeki değişimlerin bir toplumdaki sosyokültürel değişimler ile ilişkili olduğunu ortaya koymaktadır. Bu noktadan hareketle, bu çalışmada, İpekçi’nin köşe yazıları gazetecilik yaklaşımını ortaya koymak için eleştirel söylem analizi bağlamında edilmektedir. İpekçi Türk basın tarihinin en başarılı ve etkili gazetecilerinden birisidir. Abdi İpekçi, 12 Mart muhtırası verildiğinde Milliyet gazetesinde genel yayın yönetmeniydi ve 12 Mart’a ilerleyen süreçte ülke içinde meydana gelen olaylara yakından tanıklık etmiştir. Bu süreçte, Milliyet gazetesindeki köşe yazılarında, ülkede meydana gelen olayları hem Türkiye Cumhuriyeti hem de dünya açısından incelemiş ve değerlendirmiştir. Eleştirel söylem analizi sonuçlarına göre İpekçi söz konusu dönemde halkı ve siyasetçileri bilgilendirmiş ve uyarmıştır. İpekçi okurlarını, siyasetçilere ve gençlik örgütlerine karşı kışkırtmakta kaçınmış ve yazılarında demokrasinin önemini vurgulamıştır. Öyle ki, İpekçi’nin yazım üslubu gözlem ve tarafsızlığın gazetecilik bağlamındaki önemini ortaya koymaktadır. Bu bakımdan, İpekçi’nin gazetecilik deneyimlerinin ve yazım üslubunun günümüz dünyasında, gazeteciler için yol gösterici olduğu açıkça görülebilmektedir.Öğe Perceived Competence in Detecting Mis- and Disinformation Online: Reconsidering the Third Person Effect(Selçuk İletişim, 2021) Kutlu, AsumanThe third person effect coined by Davison, provides a different perspective from media effect theories as it mainly deals with beliefs about media effects rather than its direct influence on individuals. The literature on TPE has demonstrated a broad perspective in exploring perceptual bias in various media contexts as well as conditions to magnify TPE. The issue of digital disinformation has increased the number of studies as it has provided a different perspective in context of the third person effect. The threat caused by COVID-19 has led an increase in health news consumption causing a wide spread of mis/disinformation about the origin, prevention and treatment of the pandemic. Considering source credibility as a moderator in testing TPE hypothesis, people will likely to think that mis-and disinformation online will have a greater effect on others and may depend on their perceived competence in spotting mis- and disinformation online when judging its effect on oneself and others. Therefore, the research aims at exploring the way individuals perceive the effects of health-related mis/disinformation and the possible variables influencing TPE.A survey-based study of 767 Turkish internet users was conducted in January 2021. Paired simple T-test to explore third person effect and hierarchical regression analysis to investigate factors associated with TPE were performed. Results revealed that biased third-person effects existed regarding health related mis/disinformation online and perceived competence to detect mis/disinformation online and exposure to digital mis/disinformation were the significant predictors of TPE.Öğe Deconstructive Analysis of Netflix Series Hollywood(Selçuk İletişim, 2021) Kılıç, Emir Orhan; Çakır, EzgiDeconstruction, put forward by Jacques Derrida, is a theory that combines literature and philosophy to reveal the structural hegemonies, hierarchies in the language, and to find alterations and instabilities in the language called “logos”. The Netflix miniseries Hollywood (2020) is created and produced by Ryan Murphy and Ian Brennan. It is suitable for deconstructive analysis, as it tells about a permanent displacement, inconsistencies, changes and plays in meaning, gender confusions and the establishment of new hierarchies instead of the fallen ones. Deconstruction technique has been conducted on film criticism in various ways. Case study of this research; the Hollywood series, which has claimed itself to have been a production against sexist and racist discrimination in the 1940s Hollywood, will be shown to have unconsciously constructed new hierarchies and hegemonies while fighting the existing taboos. The aim of this study is to contribute former practices of the use of deconstruction in film criticism. As a result of this study, it has been revealed that Netflix series Hollywood feeds the hegemonies it criticizes and serves those structures.Öğe Covıd-19 Pandemisi ve Kamu Spotu Reklamları Üzerine Bir İnceleme(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2021) Yurttaş, Özge UluğKoronavirüs hastalığı Covid-19, dünyada Aralık 2019, ülkemizde ise Mart 2020’den itibaren etkilerini göstermeye başladı. Hastalık hızla tüm dünyayı halk sağlığı boyutuyla tehdit eden küresel bir krize dönüştü. Küresel salgınla mücadele sürecinde tüm ülkeler toplumu doğru yönde bilgilendirmek ve korumak amacıyla birçok girişimde bulundu. Bu girişimler arasında, insanların davranış şekillerini değiştirmeyi ve toplumsal sorunlara dikkat çekmeyi hedefleyen kamu spotu reklamları özellikle önem kazandı. Sosyal ve toplumsal sorunlar ile mücadele, farkındalık oluşturma, bilgilendirme gibi birçok noktada başarılı örnekler veren kamu spotu reklamları, Covid-19 pandemi sürecinde de işlenen temaları ile göz ardı edilemeyecek düzeyde gündem oluşturmayı başardı. Bu bağlamda çalışmanın temel konusunu Covid-19 konulu kamu spotu reklamları oluşturmaktadır. Kamu spotu reklamları incelenirken fenomenoloji yöntemi kullanılmış ve kamu spotları reklamlarının etkinliğinin analizi hedeflenmiştir. Araştırmanın çalışma grubu; lisans ve üstü eğitim düzeyinde, 25-65 yaş arası, 8 erkek ve 8 kadın gönüllüden oluşmuşturÖğe Ağ Toplumu Yaklaşımı İle Akademik Bir Sosyal Ağ Modeli İçin Graf Veri Tabanı Önerisi(Beykoz Akademi Dergisi, 2021) Değerli, AlperSon yirmi beş yılda enformasyon ve iletişim teknolojilerinde yaşanan dramatik gelişim iletoplumsal ilişki biçimlerinin bilinen yapısal formları dönüşüme uğramıştır. Castells’in AğToplumu olarak ifade ettiği ve akışlar iktidarı olarak betimlediği toplumsal yapının günümüzündijital dünyasındaki izdüşümleri olarak yorumlanabilecek online sosyal ağlar sosyalleşmeninyeni formları olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyal ağlar yoluyla bilgi akışının hiç olmadığıkadar hızlı ve yoğun gerçekleştiği günümüzde, motivasyonunu bilginin üretimi ve yayımındanalan akademik dünyayı da bu kapsam dışında düşünmek mümkün olmayacaktır. Bu amaçlaonline sosyal ağlarda bilginin sınırsız dolaşımı yoluyla bilginin demokratikleşmesi ve bilgiyeaçık erişim felsefesi ile örtüşen bir akademik yayın ve referans veri tabanı oluşturulmayaçalışılmıştır. Bu kapsamda geleneksel veri tabanlarının sahip olduğu kısıtların aksine sosyalağlar gibi ağ formunda şekillenen toplulukları kolaylıkla modelleyebilmesi nedeniyle, bir grafveri tabanı platformu olan Neo4j kullanılarak bir alternatif akademik sosyal ağ modeli için veritabanı önerisi sunulmuştur.Öğe Ağ Toplumunun Başka Bir Yüzü : Avatar Aktivizmi ve Joker (2019) İmgelemi(The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 2021) Kurt, Gözde; Ceyhan, Ahmet İlkay2019 senesinde gösterime giren Joker filmi, küresel çapta izleyici kitlesine ulaşmış olan popüler bir sinema filmidir. Filmin gösterime girdiği sene, Joker (2019) filminin başrolündeki Joker karakterinin yüz boyası, maskesi ve kostümü farklı ülkelerde gerçekleşen eylemlerde eylemciler tarafından Avatar aktivizmi kapsamında kullanılmaya başlanmıştır. Bu çalışmanın teorik kısmında, Castells’in ağ toplumu yaklaşımı benimsenerek, Avatar aktivizminin yerel ve küresel çaptaki iletişim boyutu ve etki alanı ele alınmakta ve Joker (2019) karakteri özelinde irdelenmektedir. Çalışmada, eylemcilerin Avatar aktivizmiile, görmezden gelinen sorunlarını daha görünür kılmayı, yerel ve küresel ölçekteki kitlelere seslerini duyurmayı ve medyanın eylemlere olan ilgisini daha uzun süre canlı tutmayı amaçlaması bir iletişim taktiği olarak değerlendirilmektedir. Bu kapsamda, çalışmada Lübnan, Şili ve Çin’de gerçekleşen eylemlere, Avatar aktivizmi kapsamında Joker yüz boyası, maskesi veya kostümüyle katılan eylemcilerin, bu görünümü tercih etmelerinin nedenleri ve amaçları üzerine gazetelere ve medya kuruluşlarına yaptıkları açıklamalar nitel bir veri analizi yöntemi olan doküman analizi ile incelemeye tabi tutulmuş ve ilgili açıklamalardan doğrudan alıntılar yapılarak çalışmanın teorik ve kavramsal altyapısı desteklenmiştir. Bu çalışma sonucunda, 2019’da Lübnan, Şili ve Çin’de eylemlere katılan eylemcilerin Joker görünümünü tercih etme neden ve amaçlarına ilişkin benzer açıklamalar yaptığı ve Avatar aktivizmi kapsamında, Joker görünümü ile görmezden gelinen sorunlarını daha görünür kılmayı amaçladıkları ortaya konmaktadır.Öğe Recent Advances in Apertium, a Free/Open-Source Rule-Based Machine Translation Platform For Low-Resource Languages(Springer, 2021) Bayatlı, Sevilay; .;, ve diğerThis paper presents an overview of Apertium, a free and open-source rule-based machine translation platform. Translation in Apertium happens through a pipeline of modular tools, and the platform continues to be improved as more language pairs are added. Several advances have been implemented since the last publication, including some new optional modules: a module that allows rules to process recursive structures at the structural transfer stage, a module that deals with contiguous and discontiguous multi-word expressions, and a module that resolves anaphora to aid translation. Also highlighted is the hybridisation of Apertium through statistical modules that augment the pipeline, and statistical methods that augment existing modules. This includes morphological disambiguation, weighted structural transfer, and lexical selection modules that learn from limited data. The paper also discusses how a platform like Apertium can be a critical part of access to language technology for so-called low-resource languages, which might be ignored or deemed unapproachable by popular corpus-based translation technologies. Finally, the paper presents some of the released and unreleased language pairs, concluding with a brief look at some supplementary Apertium tools that prove valuable to users as well as language developers. All Apertium-related code, including language data, is free/open-source and available at .Öğe Youtuber Movies From New Media to the Cinema(University of Pittsburgh Press, 2020) Ekinci, Barış TolgaToday, the new media has become an inseparable part of the daily life. Since the internet and the social media have become widely available, the new media has been effective in socio-cultural changes and transformations. On the other hand, this process, which is also called as digitalization, is not only effective in the new media. The relation between the traditional media and the new media has also been under transformation. This study is based on the relation between the mainstream cinema and the new media and “YouTuber movies” are investigated in this context which are examined using genre criticism method.Öğe Arap Devletleri Ligi, Orta Doğu ve Bölge Dengeleri Üzerindeki Etkisi(Hale Şıvgın, 2017) Akyol, Cansel PoyrazOsmanlı Devleti'nin parçalanmasını hızlandırmak amacıyla İngiltere ve Fransa, Arap coğrafyasında hüküm sürme ideaları neticesinde Arap milliyetçiliğini destekleyen politikalar izlemişlerdir. 1. Dünya savaşı sonrasında bu iki devletin mandası altına giren Araplar ise milliyetçilik akımlarının hedefini değiştirmiş, kendi manda yönetimlerine karşı duruş almışlardır. Mısır, Irak, Suriye, Lübnan, Trans-Ürdün, Suudi Arabistan, Yemen ve Filistinli Arapların temsilcilerinin katıldığı 'İskenderiye Protokolü' ile, Arap Devletleri Ligi'nin temelini oluşturmuşlardır. 22 Mart 1945'te kurulan Arap Devletleri ligi bugün itibariyle de 22 üyesiyle faaliyetlerini sürdüren siyasi bir yapılanmadır.Orta Doğunun ve Bölge dengelerinin, Arap Devletleri Liginin kuruluşuna giden süreçten günümüze kadar irdelendiği ilgili makalemizin birinci bölümünde detaylandırılan; 1.Arap-İsrail Savaşı, Bağdat Paktı, Süveyş Krizi, Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ)'nün kurulması, Altı Gün Savaşı, Ürdün-Filistin çatışması, Mısır-İsrail uzlaşması, İran-Irak savaşı, Körfez Savaşı, ABD'nin Irak'a Müdahalesi gibi hususlarda Arap Devletleri Ligi'nin işlevi ele alınmaktadır. Arap Devletleri Ligi'nin Orta Doğu ve Bölge dengeleri üzerindeki etkisi göz önünde bulundurulduğunda Lig üyesi ülkelerin ulusal çıkarlarının, birliğin ortak hareket etme ve savunma ideasını çürütecek sonuçlar verdiği görülmektedir.Makalemizin ikinci bölümü ise Arap Devletleri Ligi'nin sıklıkla kendi içinde oluşan bu krizlerinin yapısal irdelemesini kapsamaktadır. Bu bağlamda Lig'in Orta Doğu ve bölge dengeleri üzerindeki etkinliği, organizasyon yapısı ve hukuki düzenlemesinden mütevellit oluşan sorunların ele alınmasıyla ortaya konmaktadır. Mamafih Arap Devletleri Ligi'nin bölge dengeleri üzerinde neden daha etkin bir aktör olamadığı sorusunun yanıtı aranmıştır. Yetki sorunu, uzlaşmazlıkların çözümü sorunu, ortak zemin ve değerler oluşturulmama sorunu, savunma ve güvenlik sorunu, kararların hayata geçirilememesi ve yaptırım sorunu, Lig'in kendi kararlarıyla çelişme sorunu, Arap Lig'i zirvelerinde yaşanan sorunlar gibi başlıklar altında incelenmiştir.Öğe Avro-Amerikan Hegemonyası Ve “Avrupalı Bir Yönetmen” Olarak Lars Von Trier(Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi, 2017) Köksal, Selma; Denli, ÖzlemDanimarkalı film yönetmeni Trier'in filmografisi, hem konuları açısından, hem de artistik eğilimleri ile bize Avrupa Kültürü ve düşüncesi üzerine oldukça önemli veriler sunmakta, dünyamızın içinde bulunduğu düşünsel, kültürel, siyasi bunalım ve çıkmazlara, bir yanıyla modernlik eleştirisi de sayılabilecek, bir yorumla yaklaşmaktadır. Bu yazıdaki amacımız, Trier düşüncesinde 'Avro-Amerikan' kavramı olarak adlandırdığımız bu temanın izini sürmek; film kuramı ve siyaset bilimi disiplinlerinin bakış açısından analiz etmektir. Trier'in genelde Batı, özelde ise 'Avro-Amerika' uygarlığına yaklaşımının tartışılması bu yazının genel çerçevesini oluşturmaktadır. İncelediğimiz filmlerin altmetinleri olarak işaret ettiğimiz kolektif suç, kefaret ve insan doğası kavramları Trier'in 'siyasal klostrofobi'sine işaret etmektedir. Yönetmen, tarihi daima geri dönen bir şiddet ve çöküş hikâyesi, insanı da yok olmaya mahkûm ve layık bir varlık olarak tasvir eder. Söz konusu temaların Trier sinemasının biçimsel unsurlarıyla ilişkisinin incelenmesi de yazının amaçları arasında yer almaktadır.Öğe Bağımsız Adayların Facebook’ta Siyasal İletişim Stratejileri: 2019 Türkiye Yerel Seçimleri Örneği(Mehmet Dursun Erdem, 2019) Kutlu, AsumanYurttaşların görüş ve düşüncelerini siyasal alana aktaran ve temsilcilerin iktidara gelmesini sağlayan seçimler, demokratik siyasal düzenin en önemli unsurlarından biridir. Seçmenlerin siyasal tercihlerini etkilemek ve sürdürülebilirliğini sağlamak etkili bir siyasal iletişim sürecinin varlığıyla ilişkilidir. Siyasal aktörlerin kendilerini seçmen kitlesine tanıtmak ve kamuoyunun desteğini kazanmak için kullandıkları reklam, propaganda ve halkla ilişkiler tekniklerini kapsayan siyasal iletişim süreci, yeni iletişim teknolojilerinin ortaya çıkmasıyla yeni ve farklı bir boyut kazanmıştır. Siyasal partiler ve adaylar, yeni iletişim teknolojilerinin sağladığı platformları, sadece seçmenlere yönelik vaatlerini içeren seçim kampanyalarını yürütmek için değil, onlarla doğrudan diyaloğa girerek interaktif iletişim kurmak için özellikle seçim dönemlerinde konvansiyonel medyaya ihtiyaç duymadan seçmenleri istedikleri zaman ve biçimde bilgilendirmek ve onlardan hızlı geribildirim almak için siyasal iletişim çalışmalarında aktif olarak kullanmaktadır. Özellikle siyasal parti desteğine sahip olmayan ve kendilerine konvansiyonel medyada yer bulamayan bağımsız adayların seçmenlerine ulaşabildikleri tek mecra internet medyası özellikle Web 2.0 dönemiyle birlikte ortaya çıkan sosyal medyadır. Bu çalışmada Facebook sosyal ağ sitesinin geleneksel medyada yer bulamayan bağımsız belediye başkan adayları tarafından seçim kampanyalarının yürütülmesinde nasıl kullanıldığının ortaya konulması amaçlanmıştır. Araştırmanın evrenini, 2019 Mahalli İdareler Seçiminde Türkiye’deki 30 büyükşehir belediyesinin bağımsız başkan adayları, örneklemini çok aşamalı örnekleme yöntemi ile belirlenen 8 büyükşehir belediye başkan adayı oluşturmaktadır. Seçim kampanyalarının yoğunluk kazandığı son bir ay ve seçimden sonraki bir gün (3 Mart - 1 Nisan 2019) adayların Facebook’ta yaptıkları paylaşımlar içerik analiz tekniklerinden frekans ve kategorisel analizi yöntemi ile incelenmiştir.Öğe Siyasal Reklamlara Yönelik İçerik Analizi: 2018 Türkiye Genel Seçimleri(Uluslararası Balkan Üniversitesi, 2018) Yurttaş, Özge UluğSiyasal iletişim sürecinde özellikle seçmen tutum ve davranışlarını etkilemek amacıyla gerçekleştirilen reklamlar, günümüzde oldukça önemli bir yere sahiptir. Siyasal reklamlar, literatürde pozitif ve negatif olmak üzere iki ana tür altında incelenirken, farklı yapım özellikleri, içerikler ya da adaya dair karakteristik özellikler ve temalar üzerinden şekillendirilmektedir. TBMM’de Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçiminin 24 Haziran 2018’de yapılmasına ilişkin önergenin kabulünün ardından, Yüksek Seçim Kurulu’nun 4-9 Mayıs 2018 tarihleri arasında Cumhurbaşkanlığı için aday gösterme sürecinin sonlanmasıyla birlikte kesinleşen adaylıkların hemen ardından internette ya da televizyon kanallarında yayımlanmaya başlayan, video olarak hazırlanmış siyasal reklamların incelenmesini içeren bu çalışmada, adaylar için hazırlanmış toplam 74 reklam yukarıda bahsedilen farklılıkları ortaya koymak amacıyla içerik analizi yöntemi ile incelenmektedir. Çalışmada yapısal olarak literatürde siyasal reklamcılığın ele alınışı incelenmiş, siyasal reklam türleri üzerine yapılan kavramsal çerçeve tanımlanmış, ardından kullanılan metodoloji özetlenmiş ve son olarak teorik bölüm çerçevesinde elde edilen bulgular değerlendirilmiştir. Sadece Cumhurbaşkanı adaylarına yönelik olarak hazırlanmış reklamların ele alındığı çalışma bulgularında öne çıkan unsurların başında negatif ve pozitif reklamların türleri arasındaki dağılım farklılığıdır. Aday reklamlarında ağırlıklı olarak pozitif siyasal reklamlar yapılandırılırken, negatif unsurlar içeren siyasal reklamlar Saadet Partisi Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu ve Ak Parti Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan için düzenlenmiştir. Reklamların büyük çoğunluğunda söz, müzik ve yazı kullanılmıştır. Muhalefet partilerinin aday reklamlarının içeriklerinin çoğunlukla adalet-eşitlik-özgürlük temalarına değindiği, iktidar partisi adayının reklamlarının ise, tarım, ticaret, teknoloji ve sanayileşmeye dayandığı tespit edilmiştir. Evrensel, milli ve dini göstergelerin hangilerinin reklamda baskın şekilde vurgulandığının değerlendirildiği bölüm içerisinde ise, reklamların çoğunlukla evrensel ögeler üzerinden şekillendirildiği göze çarpmaktadır.Öğe Belgeselde Canlandırma ve Gerçekçilik Sorunu(Akdeniz Üniversitesi, 2016) Ekinci, Barış TolgaBelgesel, gerçekliğe en yakın film türü olarak görülür. Belgeselde, gündelik yaşamın detayları gerçek-çekimlerle yeniden inşa edilir. Günümüzde, belgeseli diğer türlerden ayıran çizgiler bulanıklaşmaktadır. Nitekim belgesel adı altında kabul edilen pek çok filmde, gerçekçilik kavramı bir zorlama olarak yer almaktadır. Bu çalışmada, belgeselde gerçekçilik sorunu, melez yapılarla karşılaştırılarak incelenecektir. Bu bağlamda, belgesel ile canlandırma belgesel türü arasındaki ilişki, ele alınacaktır. Geleneksel belgesellerle kıyaslandığında, canlandırma belgeseller, tamamıyla gerçekdışı gözükebilir. Nitekim canlandırma belgeseller, gerçek-çekimlere ve fotoğraflara dayanmaz. Bu bağlamda; Waltz with Bashir (2008), Is the Man Who Is Tall Happy?: An Animated Conversation with Noam Chomsky (2013) ve The Life and Mind of Mark DeFriest (2014) filmleri, tür eleştirisi yöntemiyle incelenecektir. Araştırmada, tür eleştirisine ilaveten, anket uygulaması yapılmış ve elde edilen bulgular analiz edilmiştir.Öğe Wong Kar Wai Sinemasında Ticari Kaygılar ve Auteur Eleştirisi BaŞlamında Büyük Usta (2013) Filminin Analizi(İmge Kitabevi Yayınları, 2016) Ekinci, Barış TolgaBu çalışmada Wong Kar Wai’nin Büyük Usta (2013) filmi incelenecektir. Wong Kar Wai, Hong Kong Sineması’nda auteur olarak anılır. Genel olarak Hong Kong Sineması, “Kung-fu” filmlerinin üretildiŞi bir “kültür” fabrikası olarak görülür. Bu sinemada her yıl pek çok aksiyon filmi üretilmektedir. Nitekim Wong Kar Wai’nin filmografisinde geleneksel Hong Kong Sineması ile doŞrudan başlantılı iki film bulunmaktadır: Zamanın Külleri (1994) ve Büyük Usta. Çalışmada, geleneksel “Kung-fu” anlatılarından biri olan “Ip Man filmleri” ele alınacak ve daha sonra Wong Kar Wai Sineması başlamında Büyük Usta filmi incelenecektir. Araştırmada, “sanat” filmleri ile popüler kültür ürünleri arasında kurulan ilişki ortaya konmaya çalışılmıştır. ÇaŞdaş sinemada bireysel bakış açısı auteur kuramına dayandırılır. Auteur kuramı, “sanat sineması” için belirleyici bir unsur olarak görülmektedir. Ancak, ticari sinemada da auteur olarak anılan pek çok yönetmen bulunmaktadır: Alfred Hitchcock ve Howard Hawks gibi. Nitekim auteur yönetmeni etkileyen toplumsal ve kültürel koşullar vardır ve film kültürel bir üründür. Bu başlamda çalışmada, auteur kavramına getirilen farklı eleştiriler bir başlık altında özetlenmiş ve yönetmenle birlikte filmleri de ele alınmıştır. Analiz bölümünde Büyük Usta filmi, yönetmenin farklı filmlerinde görülebilen anlam ilişkileri başlamında incelenmiştir. Sonuç bölümünde bu veriler, geleneksel Ip Man anlatıları ile karşılaştırılarak deşerlendirilmektedir.Öğe Yerel Beslenme Hareketi ve Bir Kitle İletişim Anlatısı Dizaynı: Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Örneği = Local Food Movement and a Narrative Design for Mass Communication: The U.S. Case(Hacı Bayram Veli University, 2014) Kanık, İlkayAmerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde yerel beslenme hareketi, özellikle son 25 yıldan bu yana gelişim göstermektedir. Çevre sorunları ve sürdürülebilirlik konusunda kaygı taşıyan yeni çiftçiler ve yeni tüketiciler, hem üretirken hem de tüketirken daha aktif olmak istemektedirler. ABD’ndeki “yeni tüketiciler”, yedikleri ürünlerin malzemelerinin nereden geldiğini ve tükettikleri endüstriyel ürünlerin neden olduğu istenmeyen sağlık etkilerini bilmeyi tercih etmektedirler. Ne tükettikleri konusunda haklarını bilmek isteyen tüketiciler şimdilerde, daha önce olduklarından çok daha aktiftirler. Bu kapsamda yerel beslenme hareketinin parçası olmak konusunda birçok neden sıralanabilir. Bunlardan bazıları, sağlıklı besinlerle beslenme, yerel çiftçiyi destekleme, yeni iş fırsatlarını artırma ve aynı zamanda toplumun haklarını iyi gıdaya ulaşma konusunda desteklemektir. Kitle iletişim araçları, toplumun yerel beslenme hareketi bilincinin artmasına yardımcı olmaktadır. Bu hareketin savunucalarının sayısını artırmak için İçindekiler (Ingredients, 2009) belgeseli hazırlanmıştır.Öğe Ağ Toplumunun İletişimi Ekseninde Yerel Yönetimlerin Sosyal Medya Kullanım Düzeyi: Kadıköy Belediyesi Örneği(Marmara Üniversitesi, 2016) Değerli, AlperYeni iletişim ortamlarının sunduğu sayısız olanaklar sayesinde ağ toplumu formunda yeniden şekillenen insanoğlu, bu yeni yapıdaki ilişkiler düzeninin değişimine de tanıklık etmektedir. Etki bağlamındaki kitle iletişim yorumlamalarından etkileşimin ön planda olduğu yatay iletişime doğru bir yol alıştır bu. Bu noktada kamusal iletişimin bu değişimden bağımsız kalacağını düşünmek olanaksızdır. Parasosyal etkileşimin yeniden tanımlandığı, kitle iletişimin monolojik yapısından diyalojik iletişime doğru geçildiği bu yeni kamu-yönetim ilişkisinde kamunun rolü de edilgenden etkene doğru evrilmektedir. Ağ toplumunun kamusal alanları olarak karşımıza çıkan sosyal ağlar vasıtasıyla yönetim ile kamu arasındaki ilişki yeniden yorumlanmakta, kamu kısıtlı da olsa erişebilirlik ve hesap sorabilirlik hakkına yeniden yaklaşabilmektedir. Bu çalışma kapsamında; bireylerde çok daha hızlı gerçekleşen bu zihinsel dönüşümün kamu kurumları açısından doğru yorumlanıp yorumlanmadığı sorusuna, Twitter sosyal ağı üzerinde İstanbul ilçe belediyeleri arasında açık ara en fazla takipçiye sahip belediye olan Kadıköy belediyesi özelinde cevaplar aranmaya çalışılmıştır.Öğe Yaşamın Öznesinden Ortamın Nesnesine(Deniz YENGİN, 2019) Değerli, AlperTeknolojik gelişimin hızının giderek ivmelendiği günümüzde, yaşamımızın tüm pratiklerinde olduğu gibi iletişim kurma biçimlerimiz de sarsıcı yenilik ve değişimlerin etki alanında kalmaktadır. Ne var ki bu süreç bireyin erişebilirliğinin sınırlarını genişletirken, kültür endüstrisinin tahakkümü altında bireyselliği de pekiştirmektedir. Öz'ün çekimi anlamına gelen "selfie" kavramı da bu dönüşümün en net yansımalarından biri olarak karşımıza çıkar. Fotoğrafta kendini merkezde konumlandıran birey, diğer tüm şeyleri sıradanlaştırır. Ancak kendini tam da merkeze yerleştiren birey, ironik biçimde aynılaşmanın kurbanı olarak kimliksizleşmekte ve silikleşmektedir. Diğer bir ifade ile “öz” kitle tarafından emilip tüketilmektedir, çekilen şeyden arta kalan ise “ortamın nesnesinden” başka bir şey değildir. Bir anlamda Barthes'in deyimiyle punctum’dan söz etmek gittikçe zorlaşmakta, punctum studium’a dönüşerek sıradanlığın nedeni olmaktadır. Bu çerçevede betimsel analiz yönteminin kullanıldığı çalışmada; Atget’nin 20. yüzyılın başlarında, insandan arındırılmış, boş ve özgür olarak fotoğrafladığı Paris’ten, günümüz özçekimlerinin arka planında yer alan, ancak aynılaşan fotoğraflarla yine “boş” kalan günümüz Paris’ine doğru tarihsel yolculuğa çıkılmış; hastane personeli tarafından ölüm döşeğindeki hastalar kullanılarak ya da ziyaretçiler tarafından da Vinci’nin Mona Lisa’sı ile gerçekleştirilen özçekimler bağlamında selfie fotoğraflarında punctum’un yok oluşu irdelenmeye çalışılmıştır.Öğe Gastro-Endişe ve Yeni Toplumsal Hareketler = Gastro-Anxiety and New Social Movements(Hacı Bayram Veli University, 2017) Kanık, İlkayBu çalışma, gastro-endişe olarak tanımlanan toplumsal duygunun beslediği, yeni toplumsal hareketlerin bir alt dalı olan yemeği konu edinen toplumsal hareketlere odaklanmıştır. Gastro-endişe kavramı yenilen ve içilenlerin, bireyler veya toplumsal gruplar üzerinde yarattığı endişe duygusunu tanımlamak amacıyla kullanılmaktadır. Gastro-endişenin anlaşılmasına yönelik bu araştırmanın sınırlılıkları ise internet üzerinden kolayca bilgisine ulaşılabilen dört yemek hareketi çerçevesinde belirlenmiştir. Bu hareketlerin ortak özelliği ve bu çalışmaya konu olmalarının sebebi ise internet üzerinden kendini tanıtan ve yemek, çevre konusunda faaliyetlerde bulunan yeni toplumsal hareketlerden olmalarıdır. Bu çalışmanın hipotezi: “Gastro-endişe taşıyan bireyler bu endişeyi gidermeye çalışan yemek hareketlerinin farkındadır.” Çalışmada nicel araştırma yöntemi kullanılmış ve anket tekniği ile veriler toplanmıştır. Beykent Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümü öğrencilerine Nisan 2016- Mayıs 2016 tarihleri arasında anket çalışması uygulanmış ve öğrencilerin gastro-endişe düzeyleri farklı açılardan değerlendirilmiştir. Bu öğrencilerin toplumsal hareketlerin kanaat önderlerini tanıyıp tanımadıkları da sorgulanmış ve farkındalıkları bu sayede ölçülmüştür. Bu araştırmanın sonucunda gastronomi öğrencileri gibi konu ile doğrudan ilişkili bu grupta oldukça yüksek derecede endişe oranı ile karşılaşılmıştır. Endişeyi duyanların toplumsal yemek hareketlerinin farkında oldukları aynı zamanda bu hareketleri yakından izledikleri ortaya çıkmıştır. Yeme- içme alanında genel tüketici için toplumda gastro-endişe mi toplumsal hareketleri yaratıyor, yoksa hareketler mi yaygın gastro-endişeleri ortaya çıkarıyor ve körüklüyor sorusu, önemli bir araştırma konusu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu çalışma bu boyutu kapsamasa da, ileride yapılacak araştırmalar için çok önemli bir nedensel ilişki hipotezi üretmiştir.