Yazar "Karaman, Ebru" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 8 / 8
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe 1982 Anayasası Çerçevesinde Türkiye’de Yargı Bağımsızlığı Sorunu(Beykent Üniversitesi, 2015) Karaman, EbruBireylerin temel hak ve özgürlüklerinin tam anlamıyla korunabilmesi için ihtiyaç duyulan bağımsız yargı, hukuk devletinin de olmazsa olmazıdır. Temelinde kuvvetler ayrılığı ilkesi olan yargı bağımsızlığı, yürütme ve yasama organlarının yanı sıra, yargı organının kendi içinden de gelebilecek baskı ve müdahalelere karşı korunmak zorundadır. Yargı bağımsızlığını sağlayacak olan yargıçların, diğer kamu görevlilerinden farklı olarak sahip oldukları yargıç güvenceleri, 1982 Anayasası’nın 139 ve 140. maddelerinde düzenlenmektedir. Yargıçların atanma ve yükseltilmelerinin, tayin ve nakillerinin, disiplin işlerinin, görev sürelerinin, özlük ve mali haklarının Anayasa’daki yargı bağımsızlığı ilkelerine göre düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır. Zira bu konulara ilişkin işlemler siyasal iktidarın yargıçlar üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak baskı kurmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla, hakimlerin özlük işlerinin bağımsız bir kurul tarafından gerçekleştirilmesi, yargı bağımsızlığını sağlayabilmek açısından önemlidir. Ancak, 1982 Anayasası’nın, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” olarak adlandırdığı bu kurulun oluşumu, üyelerinin seçimi, çalışma düzeni, görevleri, verdiği kararların denetimi ve bağımsızlığı sürekli eleştiri konusu olmaktadır. Maalesef Türkiye’de HSYK ile ilgili sorunlar hiç bitmemekte ve toplumun yargıya duyduğu güven sarsılmaktadır.Öğe Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Kararlarının Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk(Istanbul University, 2014) Karaman, Ebruİkinci Dünya Savaşı’nın özellikle Avrupa Kıtası’nda yarattığı insan hakları ihlalleri, insan hakları ve özgürlüklerin kurumsal alandan çıkıp uygulama alanına girmesine neden olmuştur. Önceleri esas itibarıyla bir iç hukuk sorunu olarak değerlendirilen insan haklarının ihlali ve güvence altına alınması, günümüzde uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Bunun en önemli sonucu ise, uluslararası bir denetim ve koruma mekanizması olan Avrupa İnsan Hakları sisteminin kurulmasıdır1. 1950 yılında imzalanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) Başlangıç kısmında da belirtildiği gibi, bu Sözleşmeyle Avrupa Konseyi üye devletleri, insan hakları ile özgürlüklerin korunmasını amaçlamaktadır2. AİHS, klasik uluslararası antlaşmalardan farklı olarak, karşılıklı ve iki taraflı taahhütlerin ötesinde, taraf devletlerin yerine getirmesi gereken objektif yükümlülükler yaratan ayırt edici bir niteliğe sahiptir. Sözleşme’nin AİHM tarafından insan hakları alanında Avrupa kamu düzeninin anayasal belgesi olarak tanımlanması da bunun bir sonucudur.Sözleşme’nin 19. maddesiyle kurulan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), gerek devlet başvuruları gerekse bireysel başvurular sonucunda hak ihlallerini saptamakta ve Mahkemenin ihlal kararının yerine getirilebilmesi için dosyayı Bakanlar Komitesi’ne göndermektedir. Yargılama işleminin amacı, uygulamada bir işlevinin olmasıdır. Şüphesiz yerine getirilmeyen bir mahkeme kararının fiilen hiçbir önemi yoktur. Bu nedenle AİHM’nin kararları da kendi başına bir değer teşkil etmez. AİHM kararları, gelecek için bir değişim vaadi, hak ve özgürlüklerin fiilî olarak var olmasını sağlaması gereken bir sürecin başlangıcıdır. Dolayısıyla, AİHM’nin kararlarının yerine getirilmesi insan hakları ihlallerinin önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. 1998 yılında yürürlüğe giren 11 No.lu Ek Protokol’ün Mahkeme kararlarının uygulanmasına yönelik getirdiği yeniliklerin reform niteliğinde olduğu ve AİHM’yi gerçek bir yargı organı haline getirdiği kuşkusuzdur6. Ancak Mahkeme, getirilen düzenlemelere rağmen, ciddi şekilde artan iş yüküyle yeniden karşılaşmıştır. 11 No.lu Ek Protokol’ün getirdiği hızlanmayı arttıran ve Mahkemenin kararlarının uygulanması aşamasında Bakanlar Komitesi’nin yetkilerini güçlendirmeyi amaçlayan yeni bir protokol ihtiyacı doğmuştur. 14 No.lu Ek Protokol 13 Mayıs 2004’te imzaya açılmış ve 1 Haziran 2010’da yürürlüğe girmiştir8. Söz konusu düzenlemenin değerlendirilmesiyle birlikte, bu çalışmanın ilk bölümünde AİHM kararları ve kararların bağlayıcılığı; ikinci bölümünde ise, AİHM kararlarının yerine getirilmemesi durumunda Bakanlar Komitesi, AİHM ve Parlamenterler Meclisi tarafından uygulanabilecek yaptırımlar üzerinde durulacaktır.Öğe Fransız Anayasa Yargısında Somut Norm Denetimi Dönemi(Beykent Üniversitesi, 2015) Karaman, Ebru2008 yılında Fransa’da yapılan Anayasa Reformu, Fransız Anayasa Yargısına “somut norm denetimini” getirerek bireylerin dolaylı da olsa Anayasa Konseyi’ne ulaşmasının önünü açmıştır. “Öncelikli anayasallık sorununun” gündeme geldiği Fransız sistemindeki bu yeni dönem, doktrinde tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Kara Avrupası’ndaki bir çok ülkede, bireylerin anayasa yargısına doğrudan ulaşmasına “bireysel başvuru yolu” ile imkan tanınmışken, Fransa’da ancak Yargıtay veya Danıştay filtresinden geçerek Anayasa Konseyi önüne gelebilme imkanının yeni sağlanması, temel hak ve özgürlükler adına düşündürücüdür. Söz konusu değişiklikle birlikte, görülmekte olan bir davada, yasal düzenlemeyle Anayasada düzenlenen herhangi bir hak ve özgürlüğün ihlal edildiği ileri sürülebilmektedir. 2010’da yürürlüğe giren somut norm denetimi ile a priori denetim usulünü kabul etmiş Fransa, böylelikle a posteriori denetim usulünü de anayasa yargısı sistemine dahil etmiştir. Böylelikle, 1958 Fransız Anayasası’nın siyasi mülahazalarla oluşturduğu Anayasa Konseyi, kuruluşundan ancak elli sene sonra temel hak ve özgürlükleri korumak adına bir adım daha yol alabilmiştir.Öğe H AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN KARARLARININ YERİNE GETİRİLMEMESİNDEN DOĞAN SORUMLULUK(2014) Karaman, Ebru[Abstract Not Available]Öğe La Privatisation en Turquie et en France(İstanbul Üniversitesi, 2010) Karaman, EbruLa privatisation, d’ici à peu près 20 ans, reste en particulier un des sujets qui demeure populaire dans des pays qui présentent un déficit budgétaireimportant et dont le secteur public se fait sentir par sa présenceimposante dans l’économie. Dans les pays en voie de développement, la privatisation qui est considérée comme un projet de secours chaque fois qu’une récession s’annonce, reste un moyen par le quel l’efficacité économique peut être atteinte en faisant recours aux forces du marché tout en faisant diminuer les interventions de l’Etat à l’économie. Néanmoins il faut ajouter que les pays suivant un programme de privatisation n’ont pas pris leurs initiatives eux-mêmes pour la dite démarche. Les pays en question ont du considérer, soit face à des problèmes à l’échelle nationale (e.g. le déficit budgétaire, le manque d’adaptation des entreprises publiques aux progrès du a des problèmes de capital et de personnel, les accusations d’illégitimité concernant les gouverneurs de ces entreprises), soit face à des tournures prises par les évènements a l’échelle internationale, voire supranationale (e.g. la globalisation des économies nationales, les effets néfastes de la concurrence transnationale, la quête de secteur favorable du capital étranger pour placer ses investissements) la privatisation comme un ultime ressort. Au bout des crises pécuniaires subies par les gouvernements, la privatisation a regagné ainsi le statut d’un moyen de financement populaire Dans son sens le plus courant, la privatisation est le transfert de la possession et de la gestion des unités de production économiques maintenue par l’Etat au secteur privé2. Par cet aspect la privatisation représente le procès de transfert de propriété et de sa gestion du secteur public vers le secteur privé. Le manque d’adaptation des entreprises publiques aux changements des conditions sociales et économiques qui se sont avérées dans le temps a résulté de l’inefficacité, à l’improductivité et aux coûts élevés. On s’attend à une augmentation de productivité en supposant que les entrepreneurs dans le secteur privé utiliseraient plus efficacement les ressources économiques dans la production des biens de consommation et de services que leurs confrères du secteur public3. Le premier but économique de la privatisation est le fonctionnement ’une autorité de la concurrence et l’efficacité d’utilisation et de distributions des ressources qui est un élément plus important de l’économie de marché libre4. Cependant il y a aussi ceux qui s’opposent au motif d’une source de financement trompeuse pour le but économique de la privatisation5 A part le but économique de privatisation, il y a les buts sociaux et politiques de privatisation. Donc la privatisation est un moyen pour la répartition des inégalités de revenus et de richesses et l’élargissement du capital de base. Ainsi, les actions des entreprises économiques publiques vont être achetées par de nombreuses personnes et élargit la base de capital. Cette méthode est appelée «la privatisation sociale» dans la doctrine Pour que la privatisation soit réussie, les mesures légales concernant toutes les étapes de ce procès doivent être prises et la démarche bien définie. Dans notre pays, la première loi concernant la privatisation est la loi no.2983 issu en 1984. Les dispositions légales relatives à la privatisation sont les lois no.2983, 3291 et 4046 et le décret de loi no. 233 La structure institutionnelle de la privatisation est reformulée par la loi no.4046. En référence à la loi en question, Le Conseil Supérieur de Privatisation, La Présidence de la Direction de Privatisation et Les Fonds de Privatisation constituent la structure institutionnelle de la privatisation. Le fondement de la législation française repose sur les lois no.86- 793, 93-923 et 86-912, sur les décrets issus par le Ministère en référence à es lois, le Ministère de l’Economie et de Privatisation et sur les décisions prises par la Commission de Privatisation Les principes d’application de la privatisation sont arrangés par la loi no.4046. Il existe toutefois des règles à respecter pour une privatisation réussie. En conséquence a la baisse de prix des actions émis au public, les investisseurs-actionnaires ont révélé des profits importants. La formation d’un groupe d’actionnaires repère est indispensable pour l’exercice d’un certain pouvoir sur la direction de l’entreprise pour la contribution optimale des forces du marché au procès de privatisation. Les procédés de privatisation par le transfert de propriété souvent exercés sont la privatisation par vente bloc, la privatisation par offre publique d’actions, la privatisation par vente bloc par le moyen d’offre public retardé et la privatisation par vente aux employés. Si bien que ces tactiques plus fréquemment employées présentent des points communs en France et en Turquie, ils peuvent toutefois se différer du au déroulement des évènements sur le plan national aussi bien que sur le plan international.Öğe Öğe Özel Hukuk Tüzel Kişilerinin İdari İşlemlerine İlişkin Bir Değerlendirme(Beykent Üniversitesi, 2016) Karaman, Ebruİdari işlem, idarenin kamu gücünü kullanarak yaptığı tek taraflı bir işlemdir. Bunun yanı sıra, kanunların icrasının ve kamusal amaçların gerçekleştirilmesinin de bir aracıdır. İdari işlem yapma ehliyetine ise, idari makamlar sahiptir. İdari işlemin kimin tarafından yapılabileceği sorunu, işlemin niteliğinin onu yapan organa göre belirlenmesi demek olan “organik kriter” ile işlemin idare hukuku alanında yürütülen bir faaliyete ilişkin olması demek olan “maddi kriter” ayrımı yapılarak incelenmelidir. İdari işlemin ayırt edici özelliği, kamu gücünün kullanılmasıdır. Dolayısıyla yargı organı ve yasama organının kendi faaliyetleri dışındaki idari nitelikli işlemleri de idari işlem olarak kabul edilmektedir. Bu organların işlemlerinin Anayasal dayanağı mevcuttur. Türk Hukuku’nda kamu hukuku tüzel kişileri gibi özel hukuk tüzel kişileri tarafından yapılan hukuki işlemler de, kamu gücü ayrıcalığı içermesi halinde, idari işlem olarak kabul edilmektedir. Ancak, özel hukuk tüzel kişilerinin kamu gücünü kullanarak idari işlem yapabileceğine ilişkin Yüksek Mahkemelerin kararları, doktrinde bu işlemlerin Anayasal dayanağının olmaması nedeniyle eleştirilmektedir.Öğe RESPONSIBILITY RELATED TO THE EUROPEAN HUMAN RIGHTS COURT COURT(Istanbul Univ, Fac Law, 2014) Karaman, Ebru[Abstract Not Available]