Yazar "Dündar, Bilgen" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Sedad Hakkı Eldem’in Mimarlığında “Uzlaşım” (Conventionalization) Olarak Tip Kavramı(Yıldız Teknik Üniversitesi, 2021) Dündar, BilgenSedad Hakkı Eldem, Türk mimarlık tarihinde önemli bir yere sahip, uluslararası mimarlık ortamında da ismi bilinen bir mimardır. Bu çalışma, Eldem’in tip anlayışı üzerine bir okuma yapmayı amaçlar. Sibel Bozdoğan’ın tip kavramı açısından, Bülent Tanju’nun ise metinlerinin tekil anlamı sebebiyle Eldem’in tavrının klasik olduğu yorumlarını kabul etmekle beraber; çalışma Eldem’in görsel bütünlüğe yeniden ulaşma konusunda kullandığı metotların, kontrol mekanizmalarını içermesi sebebiyle modern bir anlayışı da barındırdığını göstermeyi amaçlar. Diğer bir yandan metin, Bozdoğan’ın Eldem’in mimarlığını Batı mimarlığı bağlamında okuması anlayışına eklemlenir. Bozdoğan Eldem’in tip kavramını Batı’da bu kavramın öncülleri olan mimarlar üzerinden okurken, bu çalışma Eldem’in tip anlayışını Almanya’da yüzyıl başında kurulan Deutscher Werkbund’un bünyesinde ortaya çıkan tip ve bireysellik tartışmaları üzerinden okur. Stanford Anderson standartlaşmanın dışında kültürel anlama sahip olan tip anlayışını Muthesius’un typisierung kavramı bağlamında uzlaşım “conventionalization” olarak değerlendirir. Eldem’in tip anlayışı bu metinde Anderson’ın uzlaşım kavramına dayanarak okunmaktadır. Tip kavramını sadece fiziksel ve formal bir gerçeklik, endüstrileşmenin bir sonucu ve seri üretime olanak sağlayan bir yöntem olarak ele almanın dışında, daha geniş bir bağlamda okumamıza olanak sağlayan bu kavram Eldem’in metinlerinde alt açılımlarıyla beraber takip edilmiştir. Söylem analizi olarak kabul edebileceğimiz çalışma Eldem’in 1929-1942 yılları arasında üretmiş olduğu metinlere dayanır. Çalışma, Eldem’in bahsedilen üretimlerinde sistem kurma ve kontrol mekanizmalarının farklı düzlemlerde ortaya çıktığı sonucuna varır. Bu kontrol mekanizmaları ve geleneği canlandırıp görsel birliği yeniden yaratma istenci typisierung kavramının da temelini oluşturmaktadır. Metin bu iki farklı tip anlayışının bu yöndeki benzerliklerini ortaya koyar.Öğe Toplumsal Bir Olgu Olarak Oyun ve Kent İlişkisi: Ritimanaliz ve Yer(Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, 2022) Dündar, BilgenJohan Huizinga’nın 1938 yılında ilk kez yayınladığı “Homo Ludens: Oyunun Toplumsal İşlevi Üzerine Bir Deneme” adlı kitabında bahsettiği oyunun kültürel bir olgu olduğu fikri, oyun mekânları metinlerinde çok da tartışılmayan bir konudur. Oyun denilince hep çocuğun akla gelmesi anlayışı, aslında Homo Ludens kavramı çerçevesinde oyunun her yaş grubu için önemli olduğu durumunu dışlamaktadır. Bu dışlama ise kültürel bir olgudur. Genel olarak ciddiyet kavramının zıttı ve boş zaman aktivitesi olarak toplumsal kodlara yerleşen oyun, kültürel bir olgu olarak gerçek değerini edinememiştir. Bu anlayışın mekânsal yansıması da hep eksik kalmıştır ve uzun yıllar bir tasarım problemi olarak ele alınmamıştır. Özellikle Türkiye’de kentlerde çocuklar için oyun mekânı sınırlı alanlarda kalmış, büyükler için ise spor alanları dışında bir alternatif kurgulanmamıştır. Makale bu durumu—oyun kavramının, oyun eyleminin ve bu eylemin gerçekleştiği oyun mekânlarının indirgenmesi sürecini— modernite eleştirisi üzerinden okur. Aynı zamanda oyunun kamusal mekânın bir parçası olma ve kente, her türlü kullanıcıya cevap vererek, nüfuz etme potansiyelini tartışır. Makale bu tür mekânların tasarlanmasında fenomenoloji kuramını temel alır. Oyunun özgürleştirici, dönüştürücü, geliştirici doğasının ancak yere ait, tüm duyuları aktive eden, bireylerin “sahiplenilmiş zaman”ı deneyimleyebilecekleri tasarımlar ile ortaya çıkabileceğini iddia eder. Bu bağlamda Bernard Tchumi’nin Parc de la Vilette projesi (1983) ile Carve and Omgeving tasarım ofislerinin tasarladığı Be-Mine projesini (2016) değerlendirir. Makale, bu iki proje özelinde her şeyin tanımlı olduğu, işlev-yoğun, nerede neyin yapılacağının direktifinin verildiği mekânlardan bahsetmez. Bunun yerine boşluğun olduğu, kullanıcıların kullanım biçimini kendilerinin belirlediği, bilinmez öngörülemeyen işlevlere de zemin hazırlayan, devamlılığı vurgulayan, esnek, dönüşebilir ve kamusal mekânın tümüne nüfuz eden deneyim temelli oyun mekânlarının oyunun gerçek doğasının ortaya çıkabileceği mekânlar olduğu sonucuna varır.